Deliyi Yaratan Zaman
Yazıma başlarken kendimi tutmaya söz vermiştim. Bora dedim, sadece kitabını tanıt öyle lafı boş boş dolandırma. Ancak elimde değil, her yazıda ufak bir bilimsel zırvalama yapmam gerektiğini hissediyorum. Dileyen birkaç paragraf atlayarak yazıyı okumaya başlayabilir.
Zaman, bir ölçü birimi aslında. Elimize bir metre alıp bir masanın uzunluğunu ölçebiliriz. Bir tartı kullanarak ağırlığını ölçebiliriz. Zaman neyi ölçer peki? Zaman bize düzensizliği yani entropiyi gösterir. Klasik örneklerle devam edelim. Elimizde iki tane fotoğraf olsun. Birinde masanın üstünde kitapları diğerinde ise bu kitapların bir deprem sebebiyle yere düştüğünü görüyoruz. Ardından bize bir soru yöneltiyor: hangi fotoğraf daha önce çekilmiştir? Biz biliyoruz ki hiçbir kitap doğal yollarla yer çekimini yenip masanın üstüne düzenli bir biçimde çıkamaz. O yüzden kitapların yerde olduğu fotoğrafın daha sonradan çekildiğini anlayabiliyoruz. Bir sistemin düzensizliğinin, entropisinin arttığı yön, zamanın ilerlediği yöndür. Eğer ki sistemin düzensizliği dışardan bir müdahale olmadan azalsaydı zamanın geriye doğru aktığını söyleyebilirdik. Ama böyle bir sistem doğada yok, dolayısıyla zaman geriye doğru akmıyor. Murphy kanunlarından biri olan "Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir." Entropinin tanımından başka bir şey değildir. Veya insanın evini toparlama isteği entropisini düşürüp zamanda geriye gitmek istemesi olabilir. (Tabii ki de öyle değil ancak öyle diyelim öyle olsun. Kim bize karşı çıkabilir?)
Zaman aslında yekpare, bölünemez bir kavram. Saniye, dakika, saat, bunlar insan icadı. Bir aslana gidip tembel hayvan iki saattir yatıyorsun git de biraz avlan derseniz boş boş bakar suratınıza. Aslan kalkmak istediğinde kalkar, acıktığında yemek yer, yorulduğunda uyur. Bunları yapmak için saate bakmaz ama biz bakarız. Saat kaç olmuş bu saatte yemek yenmez deriz ve bileğimizdeki cihazın midemizin üzerindeki hakimiyetini kabul ederiz. Bu işin sadece başlangıcı. Bir de yılları bölüyoruz. Hangi yaşta olduğumuzu hatırlamak için de doğum günümüzde bir parti veriyoruz. Sonra insan ömründeki bazı yılları gruplaştırıp o dönemlere çocukluk, ergenlik, yetişkinlik gibi isimler veriyoruz. Ergenken aşık olmadınız mesela. Geçmiş olsun. Bir daha hiç o yıllara dönemeyeceksiniz ve bu tecrübeyi edinemeyeceksiniz. Dediğimiz gibi zaman sadece ileri yönde akıyor. Siz bu hayatta olduğunuz sürece entropiniz artacak ve işler içinden çıkılamaz bir hal alacak. Çocukken hayatınız süperdi çünkü sadece 8 sene yaşamıştınız. Ama sonra büyüdünüz ve kararlar vermeniz gerekti. Kaçırdığınız fırsatlar oldu. Mesela üniversiteye girişte seçim yapıyorsunuz ve iki üniversite arasındasınız. Yaptığınız seçimin sizin hayatınızdaki etkisi inanılmaz büyük olacak. Ve maalesef zamanı geriye alıp seçiminizi değiştirme şansınız olmayacak. Hangi seçimi yaparsanız yapın aklınız hep seçemediğinizde kalacak. Diğer seçeneği seçseydiniz hayatınızın nasıl olacağını düşüneceksiniz ve bu sizi içten içe delirtecek. Zaman bir deliyi böyle yaratır. Kaçan fırsatlar ve bu fırsatların bir daha geri gelmeyeceğini bilen insanlar. Sonsuz zamanımız olsaydı 15 üniversite okurduk ve hiçbir zaman pişman olmazdık. Ama dünya üzerindeki zamanımız sınırlı. Sadece doğru kararlar vermemiz yetmiyor. En iyi kararı vermeliyiz yoksa en iyi opsiyonu kaçırmış oluruz. Benim kitabımın ana karakterlerinden biri olan Cem zamanın sonsuz olduğu bir evrende yaşıyor. Kitabın başlangıcı şu şekilde
“Burası her istenilenin olduğu ama daha da önemlisi istenmeyen hiçbir şeyin olmadığı bir diyar. Ne bir doğuşu vardır bu diyarın ne de bir sonu. Var olduğundan beri tek bir medeniyete ev sahipliği yapmıştır çünkü burada yaşamaya başlamış insanlar savaşmak istememişlerdir ve hiç savaş olmamıştır. Belki de en önemlisi, burada yaşamaya başlamış ilk insanlar hâlâ burada yaşamaktadırlar. Ölmek istememiştir hiçbiri. Böyle bir cenneti bırakıp başka bir mekâna göç etmek istememişlerdir. Ya da kim bilir, belki de başka bir diyarın var olmadığından korkmuşlardır.”
Cem bu satırları babasının kitabından okuduğunda on sekiz yaşında olduğunu düşünüyordu. Ne bir doğuşu ne de bir sonu olan diyarda zaman kavramı farklı işler. Cem şu anda on sekiz yaşında da olabilir yüz on iki de. Sonu olmayan zamanı saymanın anlamı yoktur. Güneş yine doğar elbette bu diyarda, sabah da olur akşam da ama kimse hangi günde olduğunu bilmez. Bir de zaman her insan için farklı işler. Bir insan güneş batana kadar bir gün yaşarken başka birisi iki gün geçirebilir bu döngüde. Kimileri için iki yıllık hasret bir ömür gibi gelirken kimilerine öyle gelmeyebilir. Zaman hakkında bilinen tek şey, zamanın sürekli ileri yönde aktığıdır. Geçmişe yolculuk mümkün değildir. Madem bu diyarda zaman ve ölüm yoktur, o zaman bu diyardaki insanlar aslında yaşamazlar çünkü yaşamak için ölmek gerekir.
Cennet gibi bir diyar işin doğrusu. Cem zamanının sınırsızlığından dolayı hiç hata yapmaz. Oysa kitabın diğer ana karakteri olan Samet bizim aşina olduğumuz bir evrende yaşar.
Ölümüm yakın artık hissedebiliyorum. Hatta ölmek istiyorum. Ama öyle aniden, bir yıldırım çarpması hızında değil. Hazırlanmak istiyorum ölümüme. Dokuz ay hazırlanarak geldiğim bu dünyadan dokuz ay hazırlanarak ayrılmak istiyorum. Beni bu dünyada yaralayan herkese nefretimi kustuktan sonra, beni mutlu etmiş herkese teşekkür ettikten sonra, geçmişte kaçırdığım her fırsatı düşünüp onlara üzüldükten sonra, yaşamı bu hale getirmiş her insana sitem ettikten sonra ölmek istiyorum. Düşünün ki bir tek ölüm sarabilir acısını kanayan yaralarımın, silebilir izini yaptığım tüm hataların…
… Ah olmasaydı insanın üstüne bir öküz bacağı gibi basan zamanın baskısı, yapmazdım geçmişimde yaptığım hiçbir hatayı. Nefesimin sınırlı olduğunu bilmeseydim, nefesimi tutup kendimi boğmazdım. O an, o istediğin şeye tam ulaşacakken ki durma anı. O bitirdi işte beni. Bilardo ıstakasını ileri geri savururken topa vurma anı gelince korkmam, ellerim yağlıyken burnumu kaşımak istemem, çalışmam gerekirken odamı toplamam bitirdi. Yanlış yaparsam geriye dönemeyecek olduğumu bilmek bitirdi beni.
Gerisini kitap çıktığında incelemeniz için size bırakıyorum. Deliyi Yaratan Zaman, iki dünyanın, cennetin ve cehennemin, ütopyanın ve distopyanın, zaferin ve mağlubiyetin, zamansızlığın ve zamanın hikayesi.
15 dk.