Miras

Kelime anlamı olarak birine bir yakınından kalan mal mülk para veya servet. Ancak aslında çok daha fazlası. Miras sadece maddi değil, daha önemli olarak manevi olarak bırakılır. Mesela bir neslin kendinden sonraki nesle bıraktığı hayat, bir ailenin çocuklarına bıraktığı vizyon, veya yüzyıl kadar uzanan hür düşünen birey olabilme ayrıcalığı. Benim için iki kat önemli bir 29 Ekim, hem cumhuriyetin yüzüncü yılı hem de annemin doğum günü. İki çok büyük mirasa sahibim, ailem ve cumhuriyet. Çok şanslıyım. Ancak bir de zor yanından bakalım, iki mirasa da layık olabilmek, iki mirası da taşıyabilmek ile yükümlüyüm. Mirasa sahip olmak bir şans, ancak devam ettirebilmek bir görev.

Bana göre miras, bize bırakılan ve bizim algilayabildigimiz her şey. En önemlisi vizyon, düşünme tarzı ve hayata karşı duruşumuz. Kalıp fikirler değil , fikirlerimizi oluşturma yolu ve biçimi. Fikirler değişir, değişmeli de, zamana uyum sağlamalı, ancak fikirlerimizi oluştururken sadık kaldığımız kalıplar önemli.

Büyüdükçe insan kendine idoller arıyor. Yol göstericiler hayatı yaşamayı kolaylaştırıyor, bir vizyon sağlıyorlar. Her şeyi mutlak doğru kabul edip tamamen taklitten bahsetmesem de, bir taslak oluşturuyor. Büyüyünce ne olmak istiyorsun sorusu sadece çocuklara sorulmuyor gençler de sürekli kendilerine soruyor. Belki büyükler bile yaşlanınca nasıl biri olmak istediklerini soruyorlardır. İdollerimizin özendiğimiz özelliklerini alarak ortaya kimsenin tıpatıp aynısı olmayan ama belirli insanlardan imareler taşıyan bir karma yaratıyoruz. Her gördüğümüz kişilikten bir parça taşıyarak şekilleniyoruz.

Etkilendiğimiz herkes bize bir miras bırakıyor aslında, illa canlı temasa gerek yok, okuduğumuz, izlediğimiz veya dinlediğimiz her hikaye bizi biraz daha şekillendiriyor. Kim olmak istediğimizi veya kim olmak istemediğimize karar veriyoruz. Hani ilk işe girip sevmeyenler derler ya, ne yapmak istemediğimi gördüm diye. Bazı kişiler de bize kim olmak istemediğimizi hatırlatır, öyle bir miras bırakır. Böyle küçük küçük miraslarla şekilleniriz işte, kalıplarımız oturmaya başlar. Ancak işte bazı miraslar diğerlerinden çok daha büyüktür. Büyürken izlediğimiz, özendiğimiz, ister istemeden örnek aldığımız ailemiz bizi en çok etkileyen şeylerden. Ve tabiki ister istemeden içine doğduğumuz ülkemiz, kültürümüz. İşte bu yüzden çok şanslıyım diyorum. Hem bana çok güzel örnek olan bir ailem hem de bize emanet edilen bir cumhuriyet. İşte buraya kadar şansımız yaver gitti diyelim, ancak bundan sonra görevimiz başlıyor, emanetlerin değerini bilmek ve onlara sahip çıkabilmek.

Peki emanetlerimize nasıl sahip çıkabiliriz? Bence her şeyden önemlisi emanetlerimizin ne olduğunu iyice anlamamız gerek. Neslimizin en büyük sorunu heralde ezberlerle hareket etmek, üzerine düşünmemek. Ancak bize bırakılan miras ise tam tersi, özgürce düşünmek, aklımızı kullanmak, kalıplara girmemek. Cumhuriyet bir yönetim biçimi ama aynı zamanda bir vizyon projesi; akılcılık, rasyonalite ve en hakiki mürşit olan ilimin peşinden koşma gayesi.

Kendimi de içine katarak neslimizle ilgili naçizane görüşüm, odaklanmanın gittikçe daha da zorlaştığı bu çağda biz de gittikçe düşünmeyi bırakıyoruz. Kalıplara girip sürükleniyoruz, tartışmıyoruz, üzerine düşünmüyoruz. Yani bize bırakılan akılcılık mirasının tam tersine yürüyoruz. Bu yolu doğru yürüyen ve bu yazıyı yazarken tanıştığım birkaç somut cumhuriyet başarılarıyla yazımı bitirmek ve tanımayanları da tanıştırmak isterim.

Semiha Berksoy; Türk opera sanatçısı , tiyatrocu ve ressam. Türkiye’nin uluslararası tanınmış ilk sanatçılarından. Safiye Ali; Türkiye Cumhuriyetinin ilk kadın tıp doktoru. Remziye Hisar; Türk kimyager, kimya biliminin Türkiyedeki ilk kadın öncülerinden, Sorbonne Üniversitesinden doktora alan ilk Türk Kadın ve daha nice idoller. Çok şanslıyız çünkü çok özel bir mirasa sahibiz ama aynı zamanda çok çalışmalıyız ki bu mirası koruyabilelim.

Parmağı hiç bir zaman unutturmayalım ama, parmağın gösterdiği yeri de asla ihmal etmeyelim.

Yunus Emre Tekgül

10 dk.