İki Mevsim

Not: Bu yazı Kuru Otlar Üstüne filmi ile ilgili spoilerlar içermektedir.

“Çok tipik bir kasabaydı. Değer yargıları, doğruları, yanlışları son derece keskin bir çevreydi. Bu çevre içinde babamın hayat görüşü etrafındakilerden oldukça farklıydı. Sekiz yıl orada yaşadık ve zamanla babamın idealizminin yavaş yavaş bir hayal kırıklığına dönüşmeye başladığına tanık olduk.”

Bu sözlerle tarif ediyordu Nuri Bilge Ceylan çocukluğunun geçtiği Çanakkale Yenice kasabasını 1997’de verdiği bir röportajda. O gün o cümleleri henüz yeni çektiği ilk filmi Kasaba’yı anlatmak için kullanmıştı. Fakat bugün, 26 yıllık başarılı bir kariyerden, Dünya çapında üne kavuşacak filmlerden sonra da hala son filmi Kuru Otlar Üstüne’de o cümlelerin büyük etkisini görüyoruz. Her ne kadar her filminde farklı kasabalar farklı olaylar görsek de hikayesinin temel odağı değişmemeye devam ediyor. Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri değer yargıları kesin olan -veya öyle sanılan- mekanlarda kendi doğrularını kaybeden karakterleri anlatıyor.

Nuri Bilge Ceylan’ın bu arada kalmış karakterleri anlatırken en çok başvurduğu tekniklerden biri tezatlardır. Çoğu filminde karakterlerin yaşam tarzları, hayata bakışları gibi zıtlıklar üzerinden hem filmlerinin hikayesini oluşturacak çelişkiyi yaratır hem de vermek istediği mesajlar için onları birer metafor olarak kullanır Nuri Bilge. Hemen her filminde ilk göze çarpan tema olan köylü-şehirli ayrımı bunun en bilindik örneği olabilir. Yönetmen, genelde hikayelerine taşrada çekmeyi tercih ettiği gibi karakterlerinin de çoğu yereldir, oranın köylüsüdür. Şehirden köye göçmüş bir karakter üzerinden ise filmdeki ana zıtlık kurulur. Karakterlerin eğitim seviyeleri, kültürleri, etrafındakilere tutumları gibi konular ise bu ana tezatla beraber gelen diğer ayrımlar olarak senaryoda yer bulurlar. Kış Uykusu’nda Aydın, Bir Zamanlar Anadolu’da’da doktor Cemal gibi karakterlerin çevrelerine uyum sağlayamamaları veya uyum sağlamamayı seçmeleri bu filmlerde önemli yer tutar. Kuru Otlar Üstüne’de ise bu tezatlığı ana karakteri Samet Öğretmen üzerinden görürüz. Samet, iyi eğitimli diyebileceğimiz bir karakterdir. Daha ilk sahnelerden öğrenciyle kurduğu ilişkinin okuldaki diğer öğretmenlerin hepsinden daha farklı daha insancıl olduğunu görürüz. İçinde yaşadığı monoton, katı kuralcı düzene ait olmadığı barizdir. Öte yandan film ilerledikçe yavaş yavaş kendisinin yaşadığı köye tepeden baktığını, yerel halkı hatta öğrencileri bile hor gördüğünü de anlarız. Samet ilk sahnede hissettiğimiz kadar mükemmel biri değildir, çevresinden görece iyi özellikleriyle beraber daha kötü özellikleri de vardır.

Benzer şekilde NBC filmlerinde sık tekrar eden başka bir tema ise çelişkilerdir. “Şu şöyledir, bu budur” tarzı kesin cümleler özellikle yan karakterler tarafından çok fazla kullanılır. O noktada filmin olay örgüsü o karakterleri bu tutumlarını sınayacak durumlara iter. Bir karakterin sürekli dürüstlükten bahsedip ilk zorlukta yalan söylediğini görebiliriz mesela. Öte yandan sürekli o coğrafyada katı olmak, acımasız olmak gerektiğini söyleyen bir karakter yeri geldiğinde hikayenin en merhametli karakteri olabilir. Bu kendisiyle çelişen karakterlere örnek olarak Bir Zamanlar Anadolu’da filminde gördüğümüz polis komiseri Naci ve katil Kenan’ı düşünebiliriz. Film boyunca Naci tutuklu Kenan’a gittikçe daha kötü, daha az insancıl davranır. Kenan soruşturmayla işbirliği yapmadığı için Naci önce tutukluyu gittikçe kısıtlamaya başlar ve bir sahnede sinirlenip onu dövmeye başlar. Seyircinin komiser Naci hakkında algısı gittikçe değişmiş, filmde onu Anadolu’nun acımasız yanının bir temsili gibi görmeye başlamışken dayak yemekte olan Kenan seyirciyi ve Naci’yi şaşırtan bir cümle söyler. “Sen iyi bir adamsın Naci, ben hapisteyken oğluma sen göz kulak ol.”

Olduğunu düşündüğün kişiyle çelişme fikrinin devamı olarak kim olduğunu tanımlamanın zorluğu da NBC’nin üzerine düşündüğü bir diğer konudur. İlk bakışta filmlerindeki karakterler toplumsal ögelerin yansımalarıymış, daha çok birer arketiplermiş gibi görülebilir. Örneğin Kış Uykusu’ndaki Aydın karakterinin -gerek ismi gerek kişiliğiyle- toplumun eğitimli kesimini temsil ettiği barizdir. Karakterin sembolize ettikleri bazen izleyicinin gözünde onu basitleştirir ve bir insan yerine toplumsal bir yorum görürüz sadece. Ama NBC için bireysellik de filmlerinin sosyolojik tarafı kadar önemlidir. Filmlerinde ve röportajlarında insanın karmaşık yönlerine vurgu yapar. Belki en basitleştirilmiş karakteri olan Aydın’ı nasıl biri olarak gördüğü sorulduğunda onu özünde iyi bir insan olarak yazdığını söyler, tüm filmi de onun kötü özellikleri üzerine kurar. Yine aynı röportajda der: “Hayatta bir insanı bir takım nitelikleriyle değerlendirir, bir yere koyarsınız. Ama sonra öyle bir durumla karşılaşırsınız ki utanırsınız.” Tüm filmleri için yapılan “kendini eleştirmiş” klişesi de belki bu düşüncesinin kendine bakışına uyarlanmış hali olabilir.

İkilemler ise bu bakış açısına hizmet edecek şekilde farklı rollerde kullanılabilir. Bir ikilem izleyiciye bir karakteri veya filmdeki bir fikri tanıtırken bir diğeri ise onlar hakkındaki mevcut varsayımlarını sınayabilir. Kuru Otlar Üstüne’de Samet yaşadığı çevreden kopuk bir karakterken kendisinden olabildiğince farklı bir karakter olan Nuray ile tanışır. Nuray bütün hayatını inandıkları üzerine harekete geçmeye, mücadele etmeye adamış biridir. Bir sahnede Nuray ve Samet hayata bakışları hakkında konuşurlar ve izleyiciye bu iki karakter üzerinden iki ayrı yaşam tarzı seçeneği sunulur. Tabii bu ikilem de net olarak koşulları belirlenmiş iki seçenek arasında değildir. Samet’in aşırı bireysel, bencil diyebileceğimiz tutumu sonucunda yalnzılığa mahkum olduğunu ve kendini kaybettiğini anlarız. Nuray’a baktığımızda ise tüm hayatını adadığı bir mücadele ve yaratamadığı bir fark vardır. O da toplumsal, çoğulcu bir mücadele vermek uğruna kendini kaybetmiştir. Böylece iki karakter zıt yollardan geçerek aynı hayal kırıklığına varmışlardır.

Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinde kurduğu bu belirsiz dünya’nın karamsar olduğu, genelde olumsuz taraflarının vurgulandığı düşünülebilir. Ancak çoğu zaman bu hikayelerde umut da vardır. Kuru Otlar Üstünedeki ikilem örneği üzerinden devam edersek, karakterlerin çıkış yolu, en azından bir ihtimal olarak onların önündedir. Yaptıkları bir konuşma sonrasında Samet kendini biraz daha çok dışarıya açar, Nuray ise hiçbir zaman üzerine düşünmediği bireyselliğini benimsemeye başlar ve film biraz daha umutlu bir noktada biter. Bu çözüm önerisini NBC’nin hayata ve sinemaya bakışında da görebiliriz. En keskin çizgilerle belirli gözüken dünyalar ve insanlar dahi tezatları, çelişkileri ve ikilemleri içlerinde barındırırlar. Belirsizlikler üzerine kurulu bu şartlarda belli yolları izlemek, kendi çizgilerimizi çizmek genelde bekleneni vermeyen bir çabadır. Çözüm ise belirsizliği olabildiğince kabullenmek, ondan kaçmak yerine insanın kendini ona açmasıdır. En azından belki.

Bahsedilen röportajlar:

1.https://www.nuribilgeceylan. com/movies/kasaba/press_ radikalguldalintview.php

2.https://sinekutuphane.wordpress. com/2015/05/25/nuri-bilge- ceylanla-kis-uykusu-uzerine-dolu-dol u-bir-roportaj/

Cem Cahit Gülan

15 dk.