Sevginin Dili Olsa Da Konuşsa

Sevgi kelimesi dilimizde 1000 yılı aşkın süredir (Kaşgarlı Mahmut’un Divanında “Sew” olarak geçer), bir konsept olarak ise insanlığın en başlarından beri varlığını sürdüren ve insanlığın hem kendi içinde hem de başka canlılarla kurduğu ilişkilerde kilit taşı görevini üstlenen bir unsurdur.  Romantik olarak sevilen bir eş ya da sevgili, anne-baba-çocuk sevgisi, kardeşçesine sevilen arkadaşlar, kediler, köpekler ve çok daha fazlası. Limiti olmayan, paylaştıkça ve karşılık verdikçe hayata ve içindeki ilişkilere renk ve mutluluk katan bir duygudur sevgi. Fakat sevgi aynı zamanda bir “al-ver”’dir ve herhangi bir alışverişte olduğu gibi iki tarafın da bu alışveriş içerisindeki dinamiği anlamasına, paylaşılan ve verilenlerde mutabık olmasına ihtiyaç vardır. Sanılanın aksine bu o kadar da kolay bir işlem değildir maalesef. İnsanların “ben sevgi gösteriyorum ama bana hiç karşılık vermiyor” ya da “bana hiç ilgi ve sevgi göstermiyor” gibi yakınmalarının bir kısmı aslında karşı tarafın sevgi göstermemesinden değil, kişinin anladığı “sevgi dilinden” konuşmamasından kaynaklanmaktadır.  Peki bu “sevgi dilleri” nedir ve biz ilişkilerimizde bunları nasıl konuşabiliriz? Gelin sevgide polyglot (çok fazla dil konuşan/bilen insan) nasıl olunuyormuş ona bir bakalım.

Sevgi dillerini ve sevgi iletişimsizliğinin nasıl bir durum olduğunu açıkça yansıtabilmek için önce basit bir sevgi senaryosunu paylaşmak istiyorum: insanlar ve kediler arasındaki iletişim. (“Kaan her hikayende de bir kedi bahsi geçiyor” diyebilirsiniz. Fakat hem kedileri ve farklı hayvanları seviyor ve onlardan bahsetmekten mutluluk duyuyorum, hem de anlatacağım argümana gerçekten de iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum). İnsanların birbirlerine sevgi belirtmek için kullandığı en “klasik” yöntemlerden ikisi karşısına sözel olarak “Seni seviyorum” demek veya karşı tarafa sıkı sıkı sarılmaktır. İnsanlar arasında bunlar genel olarak efektif sevgi belirtme metotları olsa da ve genel olarak benzer bir karşılık görmeyi doğursa da, (bu yazıda değineceğim sevgi dili uyuşmazlıkları haricinde) aynı iki sevgi gösterisini kedinize yaptığınızda çok daha farklı karşılıklar doğuracaktır.

Birinci örnek olan “seni seviyorum” cümlesinin kediler için bir anlam ifade etmemesi bir yana, kendi hareketliliğine ve bulunduğu konumdaki stratejik durumuna önem veren bir mini-avcı için sıkı sıkı sarmalanmak bir sevgi ifadesinden çok “avlanılıyor olma” içgüdüsünü tetikleyecek bir harekettir. Bunun sonucunda kediniz çok yüksek ihtimalle ya kaçacak ya da size tırnak atacaktır. Sizin niyetiniz iyi olabilir, küçük dostunuza bir kucak dolusu sevgi vermek, ona ne kadar değer verdiğinizi uzun uzun anlatmak istiyor olabilirsiniz. Fakat maalesef bunların kediniz tarafında pek de bir karşılığı ya da anlamı yok. Peki ne yapabilirsiniz bu durumda? Çok basit, kedinize doğru bakıp hafifçe gözlerinizi kısın, sonra da yavaşça açın ve tam ona bakmayacak şekilde hafifçe gözlerinizi kaçırın. Karşılığında kedinizin de size aynı eylemi tekrarladığını göreceksiniz! Kedilerin dünyasında “seni seviyorum”’a karşılık gelen bu hareket üstüne düşündüğünüzde aslında oldukça tatlı ve anlamlı: Doğada hem av hem de avcı konumunda bulunan ve her zaman etrafı görmesi ve kolaçan etmesi gereken bir canlı size sevdiği ve güvendiği için (ve bunu ifade etmek istediği için) gözlerini kapatıyor. Bu küçük bir eylem olabilir, fakat karşıdaki canlıyı anlamaya ve onunla empati kurmaya başlayınca bunun ne kadar kıymetli ve anlamlı bir hareket olduğu anlaşılıyor. Belki kendi istediğimiz ya da tercih ettiğimiz sevgi verme biçiminden sapmamız ve empati ile değişik metotlar denemememiz gerekiyor. Fakat bunun sonucunda hem karşı tarafın anlayabileceği ve takdir edebileceği bir şekilde sevgi göstermeyi başarıyoruz ve sonucunda sevgi görmeyi de başarabiliyoruz. Sevgi dilleri ile alakalı bütün mesele de aslında bundan ibaret: karşı tarafın sevgiyi almayı bildiği ve sevdiği dillerden konuşmak ve kendi sevgi dillerimizi de karşıya iletebilmek. Peki nelerdir sevgi dilleri?

Olumlu Sözler: Karşındakine olumlu sözler sarf etmek, insanın sevdiği kişiye karşı onu mutlu edecek, yaptığı bir şeyi takdir edecek, ona değerli olduğunu hissettirecek ve buna benzer pozitif duygular uyandıracak güzel sözler söylemesidir. İnsanın annesine “ellerine sağlık annem, yemek çok lezzetli olmuş” demesinden sevgilisine yeni aldığı elbiseyi giydiğinde iltifat etmesine, arkadaşı kıymet verdiği bir hedefi başardığında can-ı gönülden tebrik etmeye kadar her türlü sözel olumlama bu sevgi dilinin bir parçasıdır.

Fiziksel Temas: Bu sevgi dilinden bahsedildiğinde belki de akıllara öncelikli olarak seks ve cinsel eylemler gelse de aslında fiziksel dokunuş bunun çok daha ötesinde ve çok daha geniş bir eylem yelpazesini kapsayan bir sevgi dilidir. Karşıdakine sıkı sıkı sarılmak, öpmek (dudaktan romantik bir öpücük de, alından yapılan tatlı bir öpücük de), yolda giderken el ele tutuşmak ya da elini sevgilinin beline atmak fiziksel dokunuşun çok önemli örnekleridir. Sevgiyi fiziksel temas ile karşıya ilettiğimiz her eylem aslında fiziksel dokunuş sevgi dilinin bir parçasıdır.

Hediye Alma: Adından da anlaşılabileceği üzere bu sevgi dili insanın sevgi duyduğu kişiye maddi veya manevi değeri olan hediyeler almasını/hazırlamasını, ve sevgisini bu medyum aracılığı ile iletmesidir.  Bu saat, küpe, kıyafet gibi daha materyalist hediyeler olabileceği gibi özenle yazılan bir mektup, ya da “hoşuna gideceğini düşündüm” deyip alınan küçük bir makaron bile olabilir. Önemli olan karşı tarafın zevklerini ve onu mutlu edecek olguları bilip bu bilgiyi kullanarak sevgiyi hediye yoluyla iletmektir.

Kaliteli Zaman Geçirmek: Bu sevgi dilinde kişi sevdiği insan ve insanlarla nitelikli zaman geçirmek ister. Burada kastedilen “kaliteli zaman” gündelik hayat içerisinde çok alışık olduğumuz rutin aktiviteleri beraber yapmak değil. Beraber televizyon izlemek, ya da yan yana telefona bakmak bu sevgi dilinin birer parçası değildir. Burada kastedilen daha çok birlikte yeni deneyimlerin yaşanması, yeni düşünceler üzerine sohbet etmek, yeni yerleri keşfetmek, uzun yürüyüşlere çıkmak, belki beraber oyun oynamak ya da güzel bir date’e çıkmaktır. Yani bu sevgi dilinde önemli olan hayatın rutin olaylarından ve dikkat dağıtıcı unsurlarından uzaklaşıp yanındaki insanla hayatın ve anın tadını çıkarabilmektir. O anda, o insanla aktif olarak bulunmak ve gerçek manada “yaşamaktır” aslında bu dilin özü.

Hizmet Davranışları: Son olarak hizmet davranışları kişinin sevdiği insan için, onun hoşuna gideceğini düşündüğü/bildiği davranışları gerçekleştirmesi, işleri yapmasıdır. Bu sevdiği insan için yemek hazırlamak, çiçeklerini sulamak ya da en basitinden arabasına benzin almak olabilir. Bunlar karşıdaki insanın da kolaylıkla gerçekleştirebileceği eylemlerdir fakat önemli olan karşı tarafı düşünüp, o zamanı ayırıp onların uğraşmasına gerek bırakmamaktır. “Seni çok seviyorum onun için bunlarla uğraşmaman için ben hallettim” demektir karşı tarafa.

Sevgi dillerinin neler olduğunu öğrenmek ve anlamak bu doğrultuda atılan ilk önemli adımdır; fakat bu bilgileri hayatınızdaki sevdiğiniz insanlarla olan ilişkilerinizi güçlendirmek ve daha iyi bir hale getirmek için kullanmak istiyorsanız konseptin dinamiğini anlamanız ve karşınızdaki insanla gerçek ve dürüst bir iletişim kurmanız gerekir. Çünkü…

İnsanlar tek bir sevgi dilini konuşmazlar. Alıcı oldukları durumda genelde bir sevgi diline ağırlık verseler de (istatistik olarak), birden farklı biçimde sevgiyi almaktan hoşlanıyor olabilirler. Aynı şekilde verici oldukları tarafta da bir sevgi dilini daha çok sevseler de birden fazla şekilde sevgi göstermekten hoşlanıyor olabilirler. Burada önemli bir noktaya değinmek gerekir: İnsanların almak ve vermek istediği sevgi biçimleri (sevgi dilleri) birbirleriyle aynı değildir! Hediye vermekten hoşlanan bir kişi hediye almak değil de olumlu sözler duymayı isteyebileceği gibi hizmet davranışları vermeyi seven bir kişi kendisine o tarz hizmet davranışları yapılması yerine basit bir sarılmayı tercih edebilir. Bu oldukça kritik bir durumdur çünkü sizin “konuşmayı” sevdiğiniz sevgi dili, sevdiğinizin almak istediği sevgi metodu olmayabilir; aynı şekilde onların “konuşmaktan” mutluluk duyduğu sevgi dili sizin “duymaktan” hoşlandığınız sevgi dili olmayabilir. Bu durumda nasıl sizden farklı dili konuşan birine bağırarak yüksek sesle anlatmak iletişime yardımcı olmayacağı gibi, karşıdakinin sevmediği bir “dilde konuşmak” da ilişkinizin güçlenmesine yardımcı olmayacaktır. Peki bunun çözümü nedir? İletişim ve taviz vermek. Herkes her zaman kendi sevdiğini yapamaz/alamaz; hayat böyle bir yer değildir. Eğer sağlıklı ilişkiler kurmak ve geliştirmek istiyorsak sevdiklerimizle konuşmalı, neleri sevip tercih ettiklerini, nelerden hoşlanmadıklarını öğrenmeli ve kendilerine de kendimizle alakalı olan bu bilgileri dürüstçe ifade etmeliyiz. Kimse kimsenin aklını okuyamaz ve davranışlarından tahmin yürütmek zorunda değildir; bunun için açık ve dürüst olmak bazen zor olsa da en efektif yoldur. Bu bilgileri edindikten sonra da geriye bunları aksiyona dökmek kalır sadece. İlk tercihiniz olmasa da karşınızdakini mutlu ettiğini bildiğiniz için taviz verip onların almaktan hoşlandıkları şekilde sevgi verirsiniz, onlar da size aynısını yapar. Bu süreçte vermekten hoşlandığınız sevgi formlarından da vazgeçmezsiniz; karşı tarafın onları kabul etmesi de gerekli bir tavizdir. Önemli olan sağlıklı bir iletişim içinde bu sevgi alışverişinin dengesini kurabilmek ve sürekli değişen hayatta bu dengeyi sağlayabilmektir.

“Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan” diyen Erkin Baba’ya katılıyor, sizi daha da çok, daha da güzel, daha da özenli sevmeye davet ediyorum sayın okuyucularımız. Sevin, yeniden doğun, doyasıya yaşayın!

Kaan Sayın

15 dk.