Amaçsız Özgürlük
Her oyunun temel öğeleri vardır. Bu öğelerden biri de hedeftir. Hedef, oyuncunun ulaşmaya çalıştığı bir nokta veya süreçtir. Oyuncunun oyunu nasıl oynadığı bu sürece bağlıdır, konulan hedef oyunun gidişatını belirler, oyuncuya oyunda bir motivasyon sağlar. Genelde, bu hedefe ulaşıldığında oyun kazanılır. O zaman diyebiliriz ki oyunlarda hedef belirlemek zorunludur. Hedefsiz oyuncu kendisini yönlendirmekte sıkıntı çekebilir, hedefler oyuncuya oyun hakkında rehberlik eder ve oyuncuyu bilgilendirir.
Şimdi bir oyun canlansın gözünüzde: Grand Theft Auto 5. Oyun size neredeyse sınırsız bir biçimde imkan sunuyor. İstiyorsanız günahsız gezen sivilleri tarayabilirsiniz, istiyorsanız striptiz kulübüne girip bütün paranızı harcayabilirsiniz, istiyorsanız da treni takip edip tren gelmeden önünde durup ne olacağını da bekleyebilirsiniz. Ama burada kesin olan bir durum var, o da böyle amaçsız devam ettikçe oyundan sıkılacağınızdır. Elbette ki görevlerin arasında dinlenmek adına istediğinizi yapma hakkı veriliyor oyunda, ki insanların çoğunda görevleri tamamlamak daha tatmin veriyor çoğunlukla.
Şimdi size bir soru sorayım: İnsanlar neden bir oyunun yüzde yüzünü tamamlamak için uğraşıyor dersiniz? Oyunda istedikleri her şeyi yapabiliyorlarsa, oyunu neden her göreviyle bitirmeye çalışıyorlar bu insanlar? Yukarıda bahsettiğim şeyi söyleyeceğim şimdi size sevgili okuyucularım: Bir oyunu tamamlamak oyunculara tatminlik katar. Uzunca bir oyunda, belirlenen küçük hedefler bir bir uygulanarak oyun bitirilir, ve bu mekanik çoğu oyunda geçerlidir. Bu, oyunu zevkli kılan önemli ögelerden bir tanesidir. Bir oyunu tamamlamak da insana mental bir kapanış sunar, bu, artık o oyunu tamamen bitirmiş ve deneyimlemişsinizdir ve bu da artık başka oyunlara odaklanabilirsiniz demektir.
Oyunların tabii oyuncuların oyunu tamamen bitirebilmesi için kendi içinde ödül sistemi oluşturması gerekiyor. Bu olay, bir görev tamamlandıktan sonra ya oyuncuya oyun içi para verilerek olur, ya da oyuncuya içsel bir tatminlik hissi verilerek de olur. Oyunu aslında kabaca zevkli yapan şey de budur, oyuncuya konulan hedefleri tamamlaması için motivasyon vermek ve tamamladıkça da oyuncuya devam etmesini teşvik etmek oyunu başarılı kılar. Sonuçta kimse sıkıcı bir oyunu oynamak istemez, değil mi değerli okuyucularım?
Düşünün, oynadığınız en zevkli, en eğlenceli oyun hangisiydi? Eğer bu sorunuzun cevabı League of Legends ise sevgili okuyucularım, bu oyun hakkında açıkçası tez yazılabilir, o yüzden ben kısaca değineceğim oyuna.
League of Legends, şahsına münhasır, bu motivasyonları en iyi yöneten oyunlardan bir tanesidir, bundan dolayı dünyada en çok oynanan oyunlardandır, zaten League of Legends ‘bağımlılık yapmakla’ bilinir herkes arasında. Bu nedendir? Bilmiyorsanız size anlatayım: oyunun en büyük hedeflerinden olan olaylar karşı takımın ‘nexus’ denen ‘çekirdeği’ yok etmektir, ki bu size oyunu kazandırır. İkinci en büyük olay ise karşı takımı öldürmektir, gerek bir tanesini ya da çoğunu, bu oyuncuya inanılmaz bir mutluluk verir sevgili dostlarım… Oyun eğer siz birisini öldürürseniz sizi fazlasıyla ödüllendirir, gerek ışıltılı bir biçimde görsellerle, gerek de sizin isminizi tanrıyla özdeşleştiren anons sesi verir size, oyun içi para da alırsınız ki bu sizi o maçta daha da yenilmez yapar, kendinizi önemli biri gibi hissedersiniz ve oyunun içine resmen kaybolursunuz, saatler geçer ve anlamazsınız. Her maç aşağı yukarı 30-40 dakika sürer ve bu size beş dakika gibi gelir. Oyun kazandıkça da puanınız yükselir, ve seviyeniz de yükselir. Seviyeniz yükselince de arkadaşlarınıza hava atabilirsiniz. İşte bu oyun, size fazlasıyla tatmin veren bir oyundur, o yüzden oyuncular resmen hedefleri tamamlamak için canla başla savaşırlar Sihirdar Vadisi’nde, o kişilerden biri de bendim sevgili dostlar.
Peki neden illaki bir hedef lazım? Hayatta da aynı League of Legends ve GTA örneklerini görebilirsiniz, hayat belirli hedeflerin peşinde koşulduğunda asıl yaşanılırdır, o zaman zevklidir ve o zaman tıpkı bir oyuncu gibi düşünürsünüz: Size içsel veya dışsal tatminlik veren hedefler koyar ve onun peşinden koşarsınız. Sizi motive eden şey de budur. Hayat da bir oyun gibidir aslında. Çok basit bir taslağı olan ancak küçük detaylarından dolayı hayatın yüzde yüzünü tamamlamak imkansız ne yazık ki. Önemli olan aradaki dengeyi bulmaktır, içsel ve dışsal tatminlik ve motivasyondur bizi sürükleyen. Oyuncular da bunun peşindedir. Çok alakasız bir benzetme gibi gözüküyorsa da çok mantıklı bir bakış açısı bu bence.
Neyse değerli okuyucularım, şimdi size hayat dersi vermek istemiyorum o nedenle beni fazla ciddiye almayın o konuda. Ama oyunlar hakkında birkaç bilgimi sizinle paylaşmak da bana tatminlik veriyor. Bu dergiye yazmam da böyle çok benzer bir örnek olarak görülebilir sevgili okuyucularım… Henüz bir hedef gözükmese de benim için şu anlık, motivasyonum sizlersiniz.
Kaynaklar:
https://brandnewgametr.com/temel-oyun-ogesi/
Wang, Hao & Sun, Chuen-Tsai. (2012). Game Reward Systems: Gaming Experiences and Social Meanings.
10 dk.